Doğal yaşamdan uzaklaşmak pek çok hastalığın görülme sıklığını artırıyor. Tıpkı crohn ve ülseratif kolit hastalıklarında olduğu gibi. Erken teşhis ve düzenli takiple tedavi edilebilen bu hastalıklar ihmal edildiğinde kanser riski oluşabiliyor.
Sindirim sistemi rahatsızlıklarından yakınanların sayısı göz ardı edilmeyecek kadar çok. Doğal yaşamdan uzaklaşmak bu hastalıklardaki artışının ilk nedeni. Bir diğer neden de çoğu hastalıkta olduğu gibi stres…
Genç yaşlı demeden her yaşta ortaya çıkabilen bu hastalıklar, hayat kalitesini etkilemek bir yana tedavi edilmediği taktirde ciddi sonuçlara yol açabiliyor.Özellikle son yıllarda sıkça görülmeye başlayan crohn ve ülseratif kolit hastalıkları, bunlardan sadece ikisi… “İnflamatuar bağırsak hastalıkları” başlığı altında yer alan bu iki hastalık, genellikle beraber anılıyor. Ancak her ikisinin vücutta yarattığı tahribat da tedavi şekli de farklılık gösteriyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Uygun’la bu iki hastalıkla ilgili merak edilenleri konuştuk.
Hangi belirtiler görülüyor?
Crohn ve ülseratif kolit hastalıkları aynı grupta yer alsa da farklı belirtilerle seyrediyor. Prof. Dr. Uygun, ülseratif kolitin ilk belirtilerini şöyle anlatıyor:
“Yoğun karın ağrısı ve kanlı ishal ile başlar. Nadiren mukus denilen bir sıvı da görülür. Bu da en fazla 10 gün içinde kanlı ishale dönüşür. Başlangıçta hastada gaz, geğirme ve şişkinlik gibi sindirim sistemi şikayetleri de ortaya çıkabiliyor.”
Crohn hastalığı ise öncelikle sindirim sistemi şikayeti ve karın ağrısıyla başlıyor. “İshal bu hastalıkta ancak ileriki safhalarda görülüyor” diyen Prof. Dr. Uygun, şu şekilde devam ediyor:
“Çünkü crohn ağızdan makata kadar etkili olsa da yüzde 45 oranında da ince bağırsağın alt kısmını tuttuğu için hastalara bazen 1-2 yıl gecikmeyle tanı koyuluyor. Başlarda anlaşılmıyor. Hastalara sindirim zorluğunuz var denilerek mide ilaçları, gaz giderici ilaçlar veriliyor.”
Peki hastalık nasıl seyrediyor? Cevabı Prof. Dr. Uygun’dan öğreniyoruz:
“İlerleyen safhalarda kanlı gaita, kanlı ishal ya da kilo kaybı, bulantı, kusma gibi daha ciddi semptomların ilave olmasıyla crohn teşhisi koyulabiliyor.”
Tam aksine ülseratif kolitte ise teşhis hemen koyulabiliyor. Prof. Dr. Uygun, “Hastaların yüzde 80-90’ı karın ağrısı ve ishal olduğu için hekime başvuruyor. Bu nedenle ülseratif kolit hastalarına yüzde 90 oranında erken tanı koyulur” diyor.
Mikrobiyatanın bozulması önemli bir neden
Ülseratif kolit ve crohn hastalıklarının ortaya çıkmasında ailesel öykünün payı yaklaşık yüzde 13-15 arasında değişiyor. Bu noktada Prof. Dr. Uygun mikrobiyataya dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Hipokrat’ın da dediği gibi bağırsağınız sağlamsa beyniniz de sağlamdır, sağlığınız da sağlamdır. Bir şekilde mikrobiyatanın dengesi çevresel faktörler, sigara, aşırı stres, kötü beslenme, mikroplu maddelerin yenmesiyle bozulabiliyor. Böylece mikrobiyatanın bozulmasına sebep olan hastalık yapabilecek mikroorganizmalar hakim hale gelir. O hakimiyet de hastalıklara sebebiyet verir.”
Her ikisi de kronik hastalık
Hem crohn hem de ülseratif kolit kronik hastalıklar… Dönem dönem alevlenme gösterebiliyorlar. Neyse ki her iki hastalık da günümüzde tedavi edilerek hastanın yaşamını normal bir şekilde sürdürmesi sağlanıyor.
“Her iki hastalığı da ilaç tedavisiyle yüzde 85 oranında tedavi edebiliyoruz” diyen Prof. Dr. Uygun, tedavi sürecine ilişkin şu bilgileri veriyor:
“Crohn hastalığı, ülseratif kolitten farklı olarak üç şekilde seyreder. Aynı ülseratif kolit gibi inflamatuar tipi ağızdan makata kadar tüm gastrointestinal sistemi tutar. Halbuki ülseratif kolit, sadece kalın bağırsağı tutar. İlave olarak crohn hastalığının bazı türlerinin tedavileri zordur.”
Tedavi nasıl yapılıyor?
Ülseratif kolit ise gelişen tıp sayesinde son yıllarda çok daha başarılı şekilde tedavi ediliyor. Tedavideki gelişmeleri Prof. Dr. Uygun’dan öğreniyoruz:
“Sağlıklı bir kişiden alınan gaita mikrobiyatanın, tamamen sağlıklı hale getirilerek hastalara nakledilmesiyle hastaların yüzde 90-95’i tedavi oluyor. Bütün bunlara rağmen tedavi sonuç vermiyorsa o zaman ameliyat ediliyor.”
Crohn hastalığında ise biyolojik ajanlarla, yani gaita mikrobiyata nakliyle tedavi yoluna gidilerek yüzde 90 oranına iyileşme sağlanıyor. Eğer buna rağmen iyileşme sağlanamazsa devreye cerrahi müdahaleler giriyor. “Crohn hastalığında cerrahi hiç istenen bir işlem değil” diye konuşan Prof. Dr. Uygun sebebini ise şöyle açıklıyor:
“Çünkü cerrahi yapılan yerlerde genelde sonrada hastalık tekrar ediyor. İlk 5 yıl içinde yüzde 70-80’i tekrarlıyor. Bu nedenle mümkün olduğu kadar ilaç tedavisi ve ilave iğne tedavi dediğimiz mikrobiyota gaita nakliyle bu işi çözmeye çalışıyoruz.”
Tedavi edilmezlerse kanser riski artıyor
Peki gerek crohn gerekse ülseratif kolit tedavi edilmediği taktirde nelere yol açabiliyor? Prof. Dr. Uygun, her iki hastalığın da tedavi edilmediği taktirde 8 ila 10 yıl arasında kanser riskinin artığını ifade ederek, “Bu nedenle yıllık olarak mutlaka kolonoskopiyle takip edip hücre bozulması varsa, o bölgenin endoskopik yöntemle ya da cerrahi yöntemle temizlenmesi gerekiyor. 10’uncu yıla kadar bir risk yok ama sonra risk artıyor. 15’inci yıldan sonra ise risk daha da yükseliyor” diyor.